26 Şubat 2012 Pazar

İstanbul DT'nin Michelangelo'sunda Boynumu Eğdim..!

"Yüzünü haftalar önce bitirdim ama ben sana bakmayı bitiremedim..."

Sanat bir delilik, sanat bizi yaşama bağlayan, bazen açıklanabilen, bazen açıklanamayan, ama çoğunlukla hep bize yaşadığımızı hissettiren bir güç. Hani Michelangelo diyor ya "bir gün gelecek Papa bile benim sanatım karşısında boyun eğecek..!"
Kesinlikle çok doğru, sanat öylesine sihirli bir güç ki, karşısında boyun eğmemek imkansız.

Ben bugün Üsküdar Tekel Sahnesi'nde Irmak Bahçeci'nin kaleminden çıkan Saydam Yeniay'ın yönettiği ve Atilla Şendil'in Michelangelo rolüyle devleştiği İstanbul DT'nin Michelangelo oyununda boynumu eğdim ve hiç kaldırmak istemedim ve sezon bitmeden sanıyorum birkaç kez daha eğeceğim:)

Tüm ekibin yüreğine, emeğine sağlık.

Tiyatro aşkınaaaa! :)

25 Şubat 2012 Cumartesi

Tiyatro Hal'den Tam Bir Oyun : EKSİK

Kendinizi bazen ya da sık sık acaba hayatımda ne "EKSİK" diye kendi kendinize soru sorarken bulduğunuz olur mu?

Bir deniz kıyısındaki sükunete hasret, bir dost sesi duymaya çok mu uzaksınız..?

Gözlerinizi açamayacak kadar yorgun başlayıp, yorgun mu bitiyor günler...

BENcil olmayan, öteki diye bişey icat etmeden aynı havayı soluyup, hayatı paylaştığınız dostlarınızla birarada olduğunuz günler çok mu geride kaldı?

Geçmiş ile aranızdaki uçurum hergün biraz daha mı artıyor..?

Keşke hiç büyümeseydik, hep çocuk mu kalsaydık...

Ya cep telefonu. O yokken nasıl yaşıyorduk, birbirimizden nasıl haber alıyorduk? Her şey bir tweet'timize mi bakıyor:)

Ne ara duyarsızlaştık, ne ara uzaklaştık birbirimizden..

Sığ ve sağır bir toplum, ulaşmak istediğimiz gelecek bu mu? Bunun için mi tüm koşturmacamız...


Galiba Gülten Akın'ın dediği gibi artık hayatımızın özetidir şu cümle; "Ah, kimselerin vakti yok artık durup ince şeyleri anlamaya"

Tüm bu sıraladıklarımdan en az biri size tanıdık geldiyse "eksik" lerinizi tamamlamak, unuttuklarınızı hatırlamak, gözlerinizdeki perdeyi aralamak için bence Tiyatro Hal'in ilk olarak 2009 yılında sahnelediği, oyunun yazarı, aynı zamanda yönetmeni Özer Arslan'a 2010 yılında Çek Cumhuriyeti Tiyatro Festivali'nde en iyi yönetmen ödülü kazandıran, EKSİK isimli oyununu baştan sona yenilenmiş kurgusu ve oyuncularıyla mutlaka seyretmelisiniz.

Oyun bir yazar ve yazarın yazmayı düşündüğü hikayelerinin kahramanları arasında geçiyor. 7 diken ve 1 gülden oluşan oyuncu kadrosu;

Merve Engin, Fırat Albayram, Güney Zeki Göker, Onur Soyal, Kürşat Karaman, Vurgun Çağıldayan, Mert Denizmen, Alican Yücesoy'dan oluşuyor.

Oyun ne yazmak istediğini bilemeyen, kafası karışık bir yazarın bilgisayarının başına geçmesiyle başlıyor, tabi bu sırada kahramanları bir köşede hevesle yazarın tuşlara dokunmasını bekliyor. Yazar tuşlara dokunuyor ve hikayeler başlıyor. Minibüsüyle üst geçitten geçen İsmail G ve adını vermeyen yakışıklı genç, evden çıkmak için kendilerinde o gücü hiç bir zaman bulamayan iki öğrenci ve Bay Hadi ve Bay Keşke ve hepsinin arasında kalan, herşeye koşan genç.

Bu alakasız gibi görünen kahramanlar ve yazar öyle bir şekilde birbiriyle bağlanıyor ki... Bir de hikayelerin arasında giren damar müziklere dikkat:)

Oyunculukların hiçbirinde abartı yok, ama itiraf etmeliyim evden çıkamayan o iki gencin hikayesi favorilerim arasında, özellikle İPhone ile ilgili olan sahne, sonra Bay Hadi ve Bay Keşke'nin iktidar muhabbeti.. Minibüs şöförüyle yakışıklı isimsiz gencin muhabbeti ve fonda çalan şarkı:) Ya zavallı yazarın kahramanları arasında kalışı.

Özetle EKSİK herşeyiyle "tam" bir oyun. O nedenle lütfen, daha fazla anlatmamı beklemeyin, bir an önce gidip bu keyifli tiyatro şenliğine katılın. Şayet oyunun kahramanları ki ben her ne kadar gideceklerine inanmasam da her an Ege'deki o kasabaya gidip yerleşebilir:)

Güncel Oyun Programı İçin;

www.tiyatrohal.com


www.sahnehal.com

24 Şubat 2012 Cuma

Gidilmedik Sahne, Seyredilmemiş Oyun Bırakmayalım, Tiyatro Aşkınaaa..!

“Yeryüzünde tiyatronun bin bir derde deva olduğuna inandım bir kez. Bütün kötülüklerin, insanın insandan korkmasından, uzaklaşmasından, birbirlerinin sıcaklığını, sevgisini duyamadıklarından doğduğuna inanç getirdim bir kez. Artık beni bu inançtan, bu kanıdan kurtaramazdı kimse. Onun için bu yolu doğru yol belledim. İyiliğe, güzele, gerçeğe çıkaran yol. Bu sanat dalının toplumun yüreğinde çiçekler açtıracağına inandım.”

Muhsin Ertuğrul

"Büyük usta ne güzel söylemiş, hasta bir toplum olmamak için, sağlımızı korumak için şehir, devlet, amatör, profesyonel, gidilmedik sahne, seyredilmemiş oyun bırakmayalım, tiyatro aşkınaaa...! Hadi sahnelere!"

23 Şubat 2012 Perşembe

Sahne Alev Aldı, Ortalık Yangın Yerine Döndü !

İstanbul Halk Tiyatrosu sahnede öyle bir eğleniyor ki, oyunun adından mıdır nedir, dün akşam sahne öyle bir Alev aldı ki, ortalık gülmekten yangın yerine döndü:) Ve ne mutlu bize ki bu oyunun yazarı bir Türk yazar, ah hele o sahnedeki rakı keyfi yok mu... Bir kez izlemek kesinlikle sizi kesmiyor, o arkadaşlığın, o muhabbetin içinde olmak istiyorsunuz. Alevli Günler gittiği her yeri yakmaya devam ediyor... TİYATRODUR, İYİDİR! Tiyatro aşkınaaa...! İyi ki varsınız... Daha nice güzel oyunlarınızı alkışlamak dileğiyle...

İstanbul Halk Tiyatrosu Güncel Oyun Programı İçin;




www.istanbulhalktiyatrosu.com

16 Şubat 2012 Perşembe

Larry Silver Fotoğrafları Üstüne...

hadi gel sevgili, uzatalım ayağımızı düşler denizinin derinliklerine, ne sen ne ben bir daha çıkmayalım su üstüne...

B.K :)

ღ♥ღ ♥●•٠·

Henüz ne sen, ne ben bu sadelikteyiz. Bizi bekliyor bir yerlerde bu ıssız an...

R.H :)


9 Şubat 2012 Perşembe

Tiyatro Artı'dan Seyirci Kalınması Gereken Bir Oyun "1973-Bir Harem Ağasının Hikayesi"

Siz hiç Tünel’den Karaköy’e yürüyerek, farklı mekanlara girip çıkarak, üstelik birini takip ederek, bir tiyatro oyununa dahil oldunuz mu? Böyle bir tiyatro deneyimini ilk kez duyuyorsanız siz, henüz Tiyatro Artı ile tanışmamışsınız demektir.

Sözünü ettiğim oyunun adı Takip. İki sezon önce İstanbul’da daha öncesinde İzmir’de sahnelenen bu oyunu maalesef artık izleme şansınız yok, ama Tiyatro Artı’nın yine Takip gibi sahne ile sınırlı kalmayan, bu kez iç mekanlarda değişik hikayeler anlattığı sezon başından beri Mekan Artı’da sahneledikleri başka özgün bir oyunu var. Oyunun adı Üç Kişi ve yine Takip’te olduğu gibi tek seyircili bir oyun. Bu oyunun en önemli parçası sizsiniz, oyun sizinle birlikte yürüyor. Çok fazla anlatmayayım, çünkü bu keyfi bizzat yaşayarak kendiniz öğrenmelisiniz.

Tiyatro Artı ekibindeki herkes ya oyun yazıyor, ya yönetiyor, ya sahnede oynuyor, herkesin ortak çabası ise sahnede yeniyi seyirciyle buluşturmak.

Bu oyunlara bu hafta içinde bir yenisi daha eklendi ki söz konusu oyunun konusu harem ağaları. Oyunu yazıp yöneten isim, aynı zamanda Tiyatro Artı’nın ve Mekan Artı’nın kurucularından Ufuk Tan Altunkaya.
1973-Bir Harem Ağasının Hikayesi oyununun gerek sahne kurgusu, Mercan Dede’nin müzikleri ve Murat Baykan’ın etkileyici performansı öyle güzel bir bütünlük oluşturmuş ki bir saatin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.

Ayaklarından ve ellerinden bağlanarak hadım edilerek harem ağası yapılan bu insanların çektikleri acılar, karşı cinsten birini gördükleri zaman içlerinden geçenler ve fazlası...

Tüm bu anlattıklarımı Murat Baykan sahnede beden diliyle o kadar iyi aktarıyor ki özellikle hadım edilme sahnesi oyunun en can alıcı bölümlerinden biri.

Yaşayan son harem ağasının ölümüyle biten bir devir ve Boğaz Köprüsü’nün kurulmasıyla başlayan başka bir devir, zincirlerle oluşturulan Boğaz Köprüsü, tavandan sarkan siyah kurdeleler.
Sahnedeki atmosfer çok güzel, bir tek dış ses tam net değildi sanki.

Oyunun konusu ilginizi çeker ya da çekmez bu ayrı bir konu.
Ama sahnede farklı bir şeyler seyretmek, öteki olana karşı bakış açınızı gözden geçirmek isterseniz bence bu oyuna kesinlikle seyirci kalmalısınız:)

Satırlarımı yine Tiyatro Artı’dan yeni bir oyun haberi vererek sonlandırmak istiyorum. Tiyatro Artı ekibinden Didem Kaplan’ın kaleme aldığı Şiddet Üçlemesi 1 : Ayna 21 Şubat’ta Mekan Artı’da başlayacak, aklınızda bulunsun derim:)

Tiyatro Artı ve Mekan Artı’nın Güncel Oyun Programına Ulaşmak İçin;

www.mekanarti.com



Sanatla, sağlıcakla kalın.

Pusulam Hep Sen'i Gösteriyor...

içimde yıllardır dinmeyen bir hasret şarkısı
bu şarkı sensizliğin şarkısı,
kulaklarım sadece sensizliği duyuyor

kapatıyorum gözlerimi
bir düşün içindeyim şimdi..
kalbimin derinliklerinden gelen bir ses duyuyorum..
bu ses çok tanıdık bana,
işte yine aynı melodi, sensizliğin şarkısı bu..

sensizliği gözlerimle değil, kalbimle görüyorum artık..
sensizliğin düşler ülkesindeyim.
kaybolmuşum, yana yakıla sen’i arıyorum…
sen olmadan yolumu bulmam imkansız
çünkü benim pusulam hep sen’i gösteriyor

peki ya senin ki..?

Burcu KARAKAYA – 08/02/2012

Sakin Geçen Keyifli Pazarım:)))






"Kuzguncuk'ta sabah kahvaltısı, Kuzguncuk'un kedileriyle keşif gezisi, Perihan Abla Sokağı'nda, Ekmek Teknesi'nde nostalji yolculuğu ve şimdi de Beyoğlu Terminal'de İstanbulimpro 'Haftanın Elemanı Final':) Tüm bunlar sakin geçirmeyi düşündüğüm keyifli pazarımın özeti..!" :))

05/02/2012