26 Aralık 2011 Pazartesi

Sahnede Destan Olamayan Bir Keşanlı Ali...!

“İnsanlar ölür, destanlar kalır.”

Keşanlı Ali Destanı’nın sembolüdür bu söz. İlk kez 1964 senesinde Gülriz Suriri-Engin Cezzar Tiyatro’sunda, sonrasında birçok tiyatro grubu tarafından sahnelenmiş bu efsane müzikali maalesef o muhteşem kadrolarla izleme şansım olmadı. Oyun Gülriz Suriri-Engin Cezzar Tiyatrosu tarafından 1970’lere kadar kapalı gişe oynamış. Yönetmenliğini yaşayan büyük usta Genco Erkal yapmış, hatta televizyona mini bir dizi olarak da çekilmiş.Sonrasında şu anda da olduğu gibi birçok tiyatro grubu tarafından sahnelenmiş, sinemaya çekilmiş.

Dediğim gibi ustaların içinde olduğu kadrolarla izleme şansım olmadı, ama 2007 sezonunda İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Keşanlı Ali Destanı’da benim için unutulmazlardandı. Bunu dün TİM Maslak Sahnesi’nde izlediğim Sadri Alışık Tiyatrosu’nun sahnelemeye başladığı Keşanlı Ali Destanı’nı izledikten sonra daha iyi anladım. Beklentim mi çoktu bilemiyorum, ama daha farklı bir sahneleme, daha güzel bir şey izlemeyi umduğum kesin:) Songül Öden’in oyunculuğu için denecek hiçbir şey yok, o kadar doğal bir oyunculuğu var ki. Yavuz Bingöl’ün 2. perdede yaptığı kısa bir dans şovu vardı bu da gerçekten çok güzeldi. Yan rollerde oyunculuğuyla dikkat çeken başka bir karakter de Sipsi.

Ama oyunun genelinde sanki hızlandırılmış bir Keşanlı Ali Destanı vardı, şarkılar kısa söylenip hemen bitiyor. Özellikle final şarkısı uzun tutulsaydı keşke. Bir umutla şarkıyı dinlemeyi umarken o da hemen bitiverdi.
Oyunda silah patlamasının iki tahtanın birbirine vurularak yapılması, Zilha’nın Sineklidağ’a gezdirmeye getirdiği zengin köpeği Şamama’nın oyuncak köpek oluşu oyunun gerçekçiliğini de tamamen yok etmiş. Bugün youtube ve google ‘dan baktığım eski videolarda benim izlediğim dahil gerçek köpek kullanılmış. Özetle Tim Maslak gibi görkemli bir sahnede hiç de görkemli olmayan bir müzikal izlemiş oldum. Ama bu daha iyisini izlediğimi hatırlattığı için bir anlamda çok da güzel oldu.

Tiyatroya çok gitmenin faydalarından biri de bu aslında, farkı görme şansınız doğuyor. O halde tiyatroya gitmeye, keyifli yeni oyunlar keşfetmeye devam:)

19 Aralık 2011 Pazartesi

İlk yeni yıl hediyem...

"fonda Mozart'tan Bach'a kadar uzanan bir melodi, bu melodiye eşlik eden yağmurun sesi ve güzeller güzeli bir periden avuçlarıma bırakılan ilk yeni yıl hediyesi..." (:

16 Aralık 2011 Cuma

MUTFAK SANATLARI AKADEMİSİ'NDE LEZZETLİ, EĞLENCELİ BİR AKŞAM :)

Dün akşam canım Aylinim ile Mutfak Sanatları Akademisi'nin tiyatro sahnesindeydik:) Oyunun yönetmeni ulu şef Soner Goksu , başrol oyuncuları bizdik. Pizzayla başlayıp, cevizli salatayla devam eden, finali şarap ve tatlıyla süslediğimiz çok lezzetli, çok keyifli bir akşam geçirdik. Bu lezzetli akşamı bize armağan eden en şair, en büyük şef, güzel dost Soner'e bitimsiz teşekkür ve sevgilerimizle!
Gelecek Program: AŞK' ın Mutfağı:)




15 Aralık 2011 Perşembe

İBB Şehir Tiyatroları Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi'nde Uluslararası Yüksek Lisans Oyunculk Eğitimi Başlıyor !

İBB ŞEHİR TİYATROLARI ÇAĞDAŞ GÖSTERİ SANATLARI MERKEZİ’NDE Uluslararası Yüksek Lisans Oyunculuk Eğitimi Başlıyor.

İstanbul Fransız Kültür Merkezi (FKM) ve Paris Drama Sanatı Yüksek Okulu (ESAD) ve İBB Şehir Tiyatroları Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi (ÇGSM), altı ay sürecek ortak bir eğitim projesine imza atıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi (ÇGSM), İstanbul Fransız Kültür Merkezi (FKM) ve Paris Drama Sanatı Yüksek Okulu (ESAD) ortak bir eğitim projesine imza atıyor. Bu büyük proje kapsamında, daha çok Jacques Lecoq ekolünden gelen ve bu ekolün ustaları sayılan Jean Claude Cotillard, Laurent Van Kote, Jason Turner, Heinzi Lorenzen, Alexandre Del Perugia ve Yves Marc gibi Fransa’nın ünlü tiyatro sanatçıları ve eğitmenleri tarafından İBB Şehir Tiyatroları ÇGSM Atölyesi’nde profesyonel tiyatroculara açık atölyeler gerçekleştirilecektir.


2012 sezonu ve yaz dönemi boyunca her ay bir sanatçıyı, bir hafta boyunca davet ederek altı ayda tamamlaması planlanan program çerçevesinde; her sanatçı bir hafta sürecek, otuz saatlik bir çalışma yürütecektir. Atölyelerde çağdaş oyunculuk biçimleri, bedensellik, hareket analizi, clown, bedensel mim gibi konular üzerine çalışmalar sürdürülecektir.

Programın ilk etkinliği 2012 Şubat ayında ESAD Paris Drama Sanatı Yüksek Okulu Direktörü Jean-Claude Cotillard ile başlayacak ve her ay bir Fransız sanatçının bir haftalık yoğun çalışma programıyla devam edecektir. 2012 Eylül ayında Heinzi Lorenzen atölyesinden sonra da İBB Şehir Tiyatroları’nda bir sunum yapılacaktır.


2012 Ocak ayında ise bu uzun soluklu eğitim projesi için ön ayak oluşturacak ve aynı zamanda 6 Fransız sanatçının sezon boyunca çalıştıracağı 20 sahne sanatçısı belirlenecektir. Başvurular internet üzerinden İBB Şehir Tiyatroları ÇGSM web sitesinden yapılabilir. Profesyonel oyunculara açık ve ücretsiz olan bu programa, bağımsız, kurum veya özel bir tiyatroya bağlı olarak çalışan tüm oyuncular başvurabilecektir.


Profesyonellere yönelik ve ücretsiz gerçekleşecek olan bu atölyelerin çalışma grubunu belirlemek amacıyla bir eleme yapabilmek için 2012 Ocak ayında ÇGSM’de iki ön atölye gerçekleştirilecektir. Bu atölyeler söz konusu eğitim projesine katılmak isteyen herkese açık ve ücretsiz olacaktır. Atölyeler sonunda da bu uzun soluklu programın katılımcıları belirlenecektir.


Ocak ayındaki atölyelerden ilki; Fabrice Farchi’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası’na Alternatif Bir Yaklaşım” atölyesi olacaktır. Atölyenin hareket noktasını, Lecoq'un ve LEM'in "mimodinamik" kavramı üzerinden şekillenecek olan Shakespeare’in “Bir Yaz Gecesi Rüyası”na alternatif yaklaşım biçimi oluşturacaktır. Bu perspektiften yola çıkarak metnin dinamikleri incelenerek, oyuncunun beden hareketi ve obje manipülasyonuyla bu dinamikleri sahneye nasıl taşıyabileceği araştırılacaktır. Fabrice Farchi, uzun yıllar obje tiyatrosu ve kukla tiyatrosu alanında çalışmalar yürüttükten sonra Mehmet Ulusoy, Ariane Mnouchkine, Adel Hakim gibi yönetmenlerin yönettiği atölyelerde ve Jacques Lecoq Tiyatro Okulu Senografi Laboratuvarı Hareket Etüd Merkezi’nde (LEM) deneysel çalışmalar gerçekleştirmiştir.


Ocak ayında gerçekleşecek olan bir diğer atölye ise; Fehmi Karaarslan’ın yapılacak olan eğitim programının içeriğini tanıtacağı “Yaratıcı Oyunculukta Beden Kullanımı ve Hareket Dinamikleri” atölyesi olacaktır. Fehmi Karaarslan, 1995-1999 yılları arasında ENSATT’da (Devlet Yüksek Teknik ve Sanatlar Tiyatro Konservatuvarı), 2002-2004 yılları arasında ise Uluslararası Jacques Lecoq Okulu’nda eğitmenlik görevinde bulunan ve aynı zamanda Fransa’daki proje koordinatörümüz olan Paul Andre Sagel’in önce öğrencisi daha sonra asistanı olmuştur.


Tüm atölye çalışmaları İBB Şehir Tiyatroları Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde bulunan Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi (ÇGSM) atölyesinde gerçekleştirilecektir.


PROGRAM İÇERİĞİ VE TARİHLER


ŞUBAT 2012 - JEAN CLAUDE COTILLARD

Burlesque oyunculuk modeli, melodram ve beden komiği yaratma üzerine 30 saatlik bir program yürütecektir.


NİSAN 2012 - JASON TURNER

Hareket analizi ve hareketten oyun kurma süreçleri üzerine 30 saatlik bir çalışma yürütecektir.


HAZİRAN 2012 - ALEXANDRE DEL PERUGIA

Oyunsallık, hareket, beden koordinasyonu ve oyunculukta risk alma üzerine 30 saatlik bir çalışma yürütecektir.


TEMMUZ 2012 - YVES MARC

Beden farkındalığı, hareket cümleleri kurma ve bedenin yapılandırılması üzerine 30 saatlik bir çalışma yürütecektir.


AĞUSTOS 2012 - LAURENT VAN KOTE

Diğer iki atölyede uygulanmış teknikleri zenginleştirmek ve uygulama kolaylıkları sağlamak için gerekli olan hareket dinamiği ve modern dans üzerine 30 saatlik bir çalışma yürütecektir.


EYLÜL 2012 - HEINZI LORENZEN

Burlesque oyunculuk ve özellikle clown üzerine 30 saatlik bir çalışma yürütecektir.


http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/Haber.aspx?hid=270


14 Aralık 2011 Çarşamba

Küçük Sahne'de 6. Kez PROFESYONEL Bir Akşam :)

Ne demiş Muhsin Ertuğrul; “Her deniz teknesinin olduğu gibi, herkesinde bir pusulası vardır. Bu pusulanın ibreleri çeşitli yönleri gösterir. Benim pusulamın ibresi hep tiyatro sevgisini gösterir. Sevgiliden uzak kalmak elbet üzücüdür. Ama onu size bıraktırdılar diye siz onu bırakamazsınız ki. O sizin içinizde.” Dün akşam Küçük Sahne’de 6. kez Profesyonel’i izlerken işte tam da bu satırların doğruluğuna bir kez daha inandım. Oyunu o kadar içime işleyerek, öyle sarhoş izledim ki, tiyatronun verdiği bu sarhoşluktan hiç ayılmak istemedim. Bazen çok gülerek, bazen ağlayarak, bazen şaşırarak ve yine oyuna, oyunculuklara doyamayarak ayrıldım salondan, tabi bu sadece benim değil benimle birlikte tüm salonun ve benimle birlikte gelen oyunu ilk kez izleyen on beş arkadaşımın da hissettiği ortak histi:)

Oyunun öncesinde Bülent Emin Yarar ile karşılaşıp kısacık yaptığımız kulis ise ayrı bir keyifti. Yine Çayhane oyununa duyduğum özlemden, bu harika oyundan mahrum kalışımızın tek sebebinin AKM’nin kapalı oluşundan konuştuk. Ah AKM neden kapalısın, sana neden hasretiz ki…! Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar Onlar sahnede iki can ciğer dost, onlar baba oğul, onlar Profesyonel, onlar sahnede her şey! Oyunu hiç anlatmayacağım, çünkü anlatılır bir şey değil bu…

Sezon bitmeden bu Profesyonel deneyimi mutlaka yaşamalısınız. Bilet bulmak için belki biraz uğraşmanız gerekecek ama inanın buna fazlasıyla değecek:) Ve oyunun sonunda bütün salon onları ayakta alkışlarken belki siz dün akşam oyunu izlemeye gelen Yetkin Dikinciler’in dizideki rol arkadaşı Tülin Özen gibi “önünüzde saygıyla eğiliyorum” dercesine diz çökeceksiniz.

biletler ve program takibi için: www.devtiyatro.gov.tr hoşça, dostça, sağlıcakla en önemlisi sanatla, tiyatroyla kalın :)

Muhsin Ertuğrul'dan...

Beyninden şu para ihtirasını, zenginlik deliliğini, şöhret aptallığını ve kendini beğenme budalalığını çıkar. Ondan sonra seni tanıyalım, bakalım kaç dirhem geliyorsun. Tiyatro, üstünkörü bir meslek değildir. Tiyatro bir tutku, bir kara sevda, ömür boyu baş döndürücü bir sevgidir. Hem de mezara kadar süren bir sevgi! Her deniz teknesinin olduğu gibi, herkesinde bir pusulası vardır. Bu pusulanın ibreleri çeşitli yönleri gösterir. Benim pusulamın ibresi hep tiyatro sevgisini gösterir. Sevgiliden uzak kalmak elbet üzücüdür. Ama onu size bıraktırdılar diye siz onu bırakamazsınız ki. O sizin içinizde. Hey! ... Yazdıranlar, yazanlar, elleri kalem tutanlar, dilleri ağızlarının içinde dönenler, kalpleri küllenmiş ateş taşıyanlar, hep el ele veriniz ve bu ihtiyacı halka duyurunuz. Çünkü siz bugüne kadar bu yolda bir satır bile yazmadınız, bu mealde bir söz söylemediniz, bu ocağa bir kıvılcım sıçratmadınız. Bütün bunlar için amansız yarının sizi itham etmemesini isterseniz bugünün hizmetine koşunuz. İstikbal kincidir, affetmez. Muhterem münevver arkadaşlar, aziz yarım münevverler, cahil olup da münevver gibi görünmek isteyenler, sevgili snoplar, züppeler, iyiler ve fenalar, büyükler ve küçükler, gençler ve ihtiyarlar, kadınlar ve erkekler, hanımlar ve beyler.. Bütün millete layık muazzam bir tiyatro kurmak için hep el ele verelim, hiç olmazsa bir defa olsun hepimiz bir kültür hareketinin etrafında omuz omuza, göğüs göğüse, elele birleşelim, itiraz yok, istemek var ve istemek yapmanın başlangıcı, başlamak başarmanın yarısıdır. Muhsin ERTUĞRUL

12 Aralık 2011 Pazartesi

Tiyatro ve Dostlarla Geçen Keyifli Bir Pazar !

Son zamanlarda yaşadığım en güzel pazar günlerinden biriydi...

Güne kardeşimle sadece meraklılarının bildiği bir mekanda, bir çiğ börek cennetinde başladık... O nasıl bir lezzettir, yedikçe yiyesi geliyor insanın, abartmıyorum on tanesini yemiş olsanız bile midenizde hala sadece bir tane yedim duygusu hakim. Yani bu lezzete doymanız imkansız:)

Bu sıcacık lezzetli keyiften sonra günün geri kalanıda bu lezzete eş değer hoşlukta geçti. Dün prömiyerini yapan Tiyatro Kare'nin Sinek Kadar Kocam Olsun, Başımda Bulunsun oyununu izledim...

Ve salona geçer geçmez bir sürpriz. Yaptığı her işi çok beğendiğim, bu sezon Largo Desolato oyunuyla sahnelerde izleyen herkesi oyunculuğuyla kendisine hayran bırakan arkadaşım Cem Uslu ile karşılaştık. Ekip Tiyatrosu ekibi, ekipten arkadaşları Duygu Yetiş 'i izlemek için salondaydı. Cem ile yaptığımız kısacık ama keyifli sohbette Ekip Tiyatrosu'nun Cem'in yazacağı yeni bir oyunu olacağını ve yeni yılda sahneleneceğini öğrendim ve çok mutlu oldum, işte izlemeyi merakla beklediğim bir yeni oyun daha. Oyun başlamak üzere olduğundan bu keyifli sohbeti sonlandırmak sonunda kaldık.

Gelelim oyuna; Hülya Karakaş’ın sahneye uyarladığı ve yönettiği oyunda Suna Keskin, Özge Özberk, Oya İnci, Duygu Yetiş, Özlem Çakar, Şirin Sevinç ve tek erkek olarak Veysel Diker rol alıyor. İsimlerden de anlaşıldığı gibi hem usta hem genç oyuncular bir aradaydı... Oyunun kadrosunda yer alan son dönemin özellikle ekranda oldukça başarılı ismi Özge Özberk ki ben kendisini tiyatro sahnesinde ilk kez izledim, yine hem ekranda hem sahnede izleme fırsatı bulduğum Duygu Yetiş oyunculuklarıyla başarılılardı.. Ama oyunun genelini çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim, benim için biraz hayal kırıklığı oldu.. Keşke oyunun anlatımı oyuncuların ben şunun karısı olsaydım şeklinde tek tek, eş canlandırma şeklinde değil de kısa kısa canlandırılan oyunlar şeklinde olsaydı sanki çok daha fazla keyif alarak çıkabilirdim salondan... Kadınların dertlerini anlatan hikayeler de anlatımlar o kadar iyi vurgulanmadı, biraz sönük kaldı..
Oyunda ayrıca çok iyi olan bir şeyi de belirtmeden geçemeyeceğim...
Babazula'nın müzikleri. Çok keyifliydi şarkılar. Bir izleyici olarak ilk izlenimim bunlar. Tiyatro Kare'nin oyun programına ve oyun ile ilgili ayrıntılara ulaşmak için www.tiyatrokare.com.tr

Şimdi sırada Profesyonel bir akşam için geri sayım sonrasında yine yeni ve merakla beklenen oyunlar var...
Tiyatro aşkınaaa:)

9 Aralık 2011 Cuma

"Dünyayı değiştirebilirsin tiyatroyla. Savaşları önleyebilirsin. İnsanları daha iyi, daha güzel insanlar yapabilirsiniz tiyatro ile. Tiyatro ile enflasyonu düşürebilir, eğitimi doğrultabilir, adaleti sağlayabilirsiniz. Tiyatro ile insanlar, insan olduklarını hiç unutmamak üzere anlarlar. Tiyatro her şeydir! Tiyatro ile insanlar seçim yapabilir ve hayır demenin yaşamsal önemini kavrarlar. İnsan, insani olmayı seçmeyi ve insan olmayı reddetmeyi öğrenir tiyatro ile. Ancak tiyatroda mümkündür gerçeği görmek." ( Mehmet BAYDUR - Vladimir Komarov Oyunundan.. ) Mehmet Baydur'un bu oyununu malesef sahnede izleme şansım olmadı, ama ne mutlu bana ki onun kaleminden çıkan başka mükemmel bir oyunu, hem de izleyebileceğim en iyi kadroyla İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun en güzel sahnelerinden Taksim Sahnesi'nde izlemiştim. Kadroda kimler yoktu ki Mümtaz Sevinç, Cengiz Daner, Erkan Taşdöğen, Seda Yıldız, Turgay Tanülkü, Halil Doğan. Mümtaz Sevinç artık aramızda yok.. Taksim Sahnesi ' de öyle.. Bu oyunda aklımda kalan en önemli ve hiç unutmadığım replik şudur, replik Turgay Tanülkü'ye aitti birbiriyle dalaşan iki kişinin arasına giriyor ve diyordu ki "ağzından insan sesi çıksın evladım" bu o kadar ürpertici bir cümle ki benim için.. Her yıl yepyeni oyunlar, yepyeni sahneler katılıyor hayatımıza... Yenilerin arasında da unutulmazlarım oluyor ama özlediklerim o kadar çok ki ... Yaz yaz bitmez, ama yazarken yeniden hatırlıyorum ya bu da mutlu ediyor beni... keşke Kamyon yeniden sahnelense... Mehmet Baydur gibi usta bir yazarın oyunlarını biz genç kuşaklara iletmek için tiyatrolara çağrım olsun bu yazı... :))

Garajistanbul'da ASHURA yemeyi özledim...!

Histanbul, Muhabir, İstanbul'da Bir Dava, Kassas bu isimler size hangi tiyatro mekanını hatırlattı desem? Hadi bişey çağrıştırmadı ise içinde bulunduğumuz Muharrem ayının en önemli simgesi aşure yani sahnelendiği zamanlardaki adıyla ASHURA.. Tüm başta saydığım oyunlar uzun süredir oyun izlemeye hasret kaldığım Garajistanbul'a özgün projelerdi.. Garajistanbul her oyunda değişen sahne ve oturma düzeniyle, sahneye koyduğu alternatif tiyatro projeleriyle bize hep güzel şeyler sundu sahnede.. Başta da belirtmiştim şimdi Muharrem ayındayız ya.. Benimde aklıma ASHURA geldi.. En özgün Garajistanbul oyunlarından biriydi Ashura. İlk olarak 2007 yılında Muharrem ayının ilk gününde sahnelenmişti ve Muharrem ayı boyunca devam ederdi.. Sahnede Anadolu'daki farklı kültürlere ait birçok dildeki türküler söylenirdi bu çeşitlilik de bir aşureydi bizim için.. İçinde her kültürü, her dili barındıran, tadına doyulmayan bir aşure.. Oyun biterdi ve Garajistanbul'un kurucuları aynı zamanda oyununda başrol oyuncuları Övül ve Mustafa Avkıran'ın elinden lezzettli mi lezzetli aşure yerdiniz.. Evinize dönerken içinizde sahnedeki müziklerin ezgisi, damağınızda aşurenin tadı, yüzünüzde tiyatro iyi ki var dedirten bir tebessüm... ben GARAJİSTANBUL'da oyun izlemeyi, en çok da aşure yemeyi özledim... ya siz ? :) www.garajistanbul.org

8 Aralık 2011 Perşembe

Merve Engin, geçen sezon kıyıya oturttuğu gemisine eklediği yeni yükleriyle bu sezonda sahnede fark yaratıyor!!!

Merve Engin son dönemlerde ismini sıkça duyduğumuz genç bir isim..
O, gerçekten sahnede tek başına herşeyi mümkün kılan genç bir tiyatro sanatçısı..
Neden mi böyle yazdım çünkü Merve Engin, geçen sene yapılmayanı yaptı masklara hayat verdi KIYIYA OTURMANIN BÖYLESİ oyunuyla... Sahnede kişilik bunalımı yaşamayı göze alarak birden çok karakteri oynadı, oynarken seyircisine laf yetiştirmeyi de ihmal etmedi... :) Oyuna başlarkende çok telaşlıydı, oyunu bitirdiği zamanda... :)

Bu telaş, heyecan ve keyif onu izlerken aynı şekilde size geçiyor, kapılıp gidiyorsunuz Merve'ye.. :) dekoruydu, tanıtımıydı. Oyunu için, diğer oyunlar için, oyuncu arkadaşları için yapabildiği herşeyi yapmaya çalışıyor Merve Engin. Hiç durmuyor, sosyal medyayı belki de en verimli ve gerektiği gibi kullanmaya çalışıyor ki bence bu da çok önemli.

Merve geçen sene olduğu gibi bu senede yine tek başına sahnede iyi şeyler yapmaya, fark yaratmaya devam ediyor.
Bu oyunlardan bir tanesi KAPLUMBAĞALAR ŞİŞMANLAMAZ ÇÜNKÜ KABUKLARI VARDIR. KIYIYA OTURMANIN BÖYLESİ ' nde olduğu gibi yine o en doğal doğaçlama yeteneğini kullanarak hepimizin başından geçen çok tanıdık bir hikaye anlatıyor. İzlerken gerçekten bitti mi , keşke biraz daha devam etseydi diyorsunuz. Her oyunun sonunda mutlaka bir evlenme teklifi alması da cabası:)

O'nu sahnede görmek için bu oyun sizi kesmediyse işte size yepyeni bir oyun daha bu kez kahkaha yok. Mine Söğüt'ün kaleminden çıkan deli bir hikaye var SİNEKLER SEVİŞİRKEN. Diğer iki oyunda ne kadar gülüp, keyif alıyorsanız bu oyunun sonunda da bir o kadar hüzünleniyorsunuz. Bu oyundaki performansına da şaşırmamak mümkün değil, nerde o enerjik eğlenceli kız.. Burda psikolojik travma geçiren bir genç kızın dramı var. Oyunun dekoruda gerçekten oynanması zor bir dekor.. Bunu da yazmayayım gidip oyunda görün. Oyunculuğu için denecek bişey yok. Merve Engin her rolü oynayabilir ve sahnede daha neler yapabilir meraktayım ve takipteyim:)) Aslında Merve Engin için daha çok şey anlatıp, çizebilirim. Ama hep dediğim gibi oyuncuların er meydanı neresidir? sahne? O zaman sizde haydi sahneye, Merve Engin'i izlemeye:)

Kendinize bir iyilik yapın, sanata, tiyatroya zaman ayırın... www.merveengin.com'dan güncel programına, oyun bilgilerine ve daha fazlasına ulaşabilirsiniz..

Sanatla, sağlıcakla kalın:)

2 Aralık 2011 Cuma

Senin İnsanların, Benim İnsanlarım... "Dedemin İnsanları"

Çağan Irmak'tan en az Babam ve Oğlum kadar içimize dokunan çok güzel bir film.. Çetin Tekindor yine oyunculuğuyla büyülüyor, hapsediyor sizi.. O konuştukça ben film hiç bitmesin istiyorum.. Herkesin dedesiyle böyle güzel anıları var mı acaba, hele o ettiği küfürler, esnaf olmanın inceliklerini çıraklarına anlatırken aslında hepimize unuttuğumuz "insan olmayı" hatırlatıyor.. Filmin özü aslında bu birarada ne kadar güzel geçinebildiğimizi, özlediğimiz dostlarımızı, unuttuklarımızı hatırlatıyor.. Filmdeki bağ evine ise tek kelimeyle bittim.. keşke benim olsa dedim.. İnsan bütün bir ömrünü geçirebilir o bahçede, o evde.. Film bana göre Babam ve Oğlum'a göre daha az ağlatıyor, daha çok güldürüyor.. Ege kıyılarında inanıyorum ki daha böyle perdeye aktarılmayı bekleyen ne hikayeler var.. Merakla bekliyorum..

1 Aralık 2011 Perşembe

İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun En "Sidikli" Oyunu !!!

Nebi Birgi'ye yazdığım mesajımdan alıntıdır, ayrıca ilavesi var.. :))) 27 Kasım Pazar günü izledim oyunu.. tüm ekip baştan sona düşmeyen bir tempo.. müzikler, yorumlarınız, danslar... muhteşemdiniz.. sizin nazarında tüm ekibe iletin lütfen yazdıklarımı.. :) ...
finalde alkış bölümünde orkestraya eşlik ederek dans edişiniz.. doyamadık alkışlamaya.. Ceren Hanım'ın sesi.. bir başka güzeldi sanki.. Canan Ergüder ' in kopyası gibiydi.. sanki.. bir de şehir tiyatrolarında Sevtap Çapan var.. ses tını aynı ... ama kesinlikle kendine has yorumu, Doruk Şengün, küçük Sally, ben hiçbirinizi ayırt edemiyorum ki.. bu oyunda öne çıkan tek bir isim yok aslında.. çünkü tüm ekip ön planda.. :) ne eksik ne fazla herşey kararında.. daha çok insan farkına varmalı bu müzikalin.. gerçekten müziğin ön planda olduğu tam bir müzikal.. ve birşeyi farkettim aslında bu sahne size dar geliyor daha daha büyük sahnede, sahnelerde oynamalısınız.. keşke sizi açıkhavada alkışlayabilsek, ne muhteşem olur.. devlet tiyatrosunda, tiyatro da artık böyle güzel şeyler görmek istiyoruz... ve şu kesinlikle bir gerçek.. eğer sahnede çok iyi bişey varsa, bilet bulmak imkansız.. seyirci tiyatroya gidiyor.. yeter ki sahnede alkışlamaya değer şeyler görelim.. emeği geçen herkese bir kez daha teşekkürler, sizi tekrar tekrar alkışlamak ve yeni projelerde görmek için sabırsızlanıyoruz.. alkışınız daim olsun.. sanatla sağlıcakla kalın en içten sevgi ve saygılarımla İLAVE BİR DİPNOT DAHA : Bu oyunu izlerken insan bir kez daha ah AKM nerdesin demeden edemiyor, neden kapalısın hala bilmiyorum, neden, ne için senden mahrum bırakılıyoruz :(((

Doğa Rutkay'dan Harika Bir Yazı "Tozu Yuttuk!.."

Hazırım… Hazırız… Salon tıka basa dolu… (Hani şurdan üstlerine atlasam kesin yere düşmem.) Peki ya saçlarımız, kostümler, replikler? Hepsi hazır! Uğur Uludağ ‘ın dudağı arada seğiriyor, Yosi çekmiş bi kenara Yağmur’u telaşlı bi hatırlatma yapıyor. Hakan, dünyayla ilişkisini çoktan kesti, dekorun arkasındaki yerinde Demet’le gonk sesini bekliyor. Şu Melisa ve Aslı kolumdan çekiştirmese, ben hala size laf yetiştirmeye devam edeceğim. Ancak Funda hala ceketini giymemiş, Barış sabah öğrendiği bir espriyi patlatacak adam arıyor. Dekorun önünde seyirciler fısır fısır, dekorun arkasında biz tüm ekip fıkır fıkır. (E.S.E.K sadece oyuncularıyla değil, teknik ekibiylede nam salmıştır!) Doğukan, Özgür ve Koray son detayları kontrol ediyor. Yeliz, kostümlerimizde eksik var mı derdinde. -Vay be arkadaş! On yıl oldu konservatuarı bitireli… Daha dün gibi Müşfik Kenter, Zeliha Berksoy, Cihan Ünal ve daha nice öğretmenlerimin önünde titreyişim. On yıllık mektepli tiyatrocuyuz yani – boru değil – hala titriyoruz sahne arkasında. Sahnede buluşmanın ilk beş dakikasının ardından, çalsın sazlar, oynasın kızlaraaaar! O an ne dert, ne keder, ne ödenmemiş faturalar, ne terk etmiş sevgili, ne beğenip alamadığınız çanta olmayacak aklınızda. Bir garip ilişkiye başlayacağız birlikte, hiç tanışmadan hem de. Perde açılıyor, ışıklar tam kıvamında, ekip adım adım sahnedeki yerini alıyor. Biz daha Uğur’la arkada beklemedeyiz… Seyirciyle buluşmadan evvel, sahne arkasındaki dakikaları bilemezsiniz. Ne kadar usta, tecrübeli olursan ol, bir başkadır dizlerinin aşkla titreyişi. Aynı oyunu yüzlerce kere oynamana rağmen, ilk oyunmuş gibi deliye dönersin. Aklından daima ezberin geçer. Amatör ruhunun elini hiç bırakmadan, sahneye çıkıp ustalığını sergilersin. Hem de çok severek her anını, kendini, birbirini, insanları çok severek… Tiyatro işte tam anlamıyla budur bence! Sevmeyi, sevdirmeyi öğretir. Yol almayı, düşmeyi, kalkmayı, kanayan yarayı, dinmeyen gözyaşını, kederin tam içini, elini kolunu, neşeyi sevdirir. Yalnız bırakmaz, itip kakmaz, karanlıkta korkutmaz, incecik sevdirir kendini. Bence tiyatro budur işte! Dizlerine yatıp, saçlarımı okşatırım. İçimde ne kadar kavga varsa ona kusar, en aç kaldığımda kemirerek yerim onu. Binlerce metre aşağıya bırakırcasına kendini, sonunu hiç düşünmeden aşık olurum her seferinde. Edep sanatıdır tiyatro! Kalpten şaşmaz, sözden kaçmaz, basit bir oyun gibi okşar, kızartırcasına atar tokatını. Onca sayfalar çevirip, binlerce yaşamış yaşamamış, tanıdık gelen veya asla karşılaşmayacağınız insanlardan geçmektir tiyatro. Uyuduğunuz uykuda, terk ettiğiniz sevgilide, küflenmiş fotoğraflarda usulca hayatı bekler… Hem kuytuda kalır hem yaşam boyu asılıdır suratınızda. Sadakattir tiyatro! Öyle gözü işte , eli oynaştayı sevmez. Her gece aynı ilgiyi, aynı öpücüğü, aynı vazgeçilmezliği bekler. Aldatmayı pek iyi bildiği halde tek eşlidir. Yargılamaz, boşa sevişmez, tek gecelik yataklara uzanmaz. Henüz kırk günlükken, anne ve babamın kucağında beni sahneye çıkarmışlar. Bizde adettir ‘Sahne tozu yutsun’. Kendimi bildim bileli – tozluyum -. Nefes almayı unuttuğumdan beri – tozluyum -. ‘Şöhret rüzgarı saçlarımı savursa da, televizyon, sinema diğer sevdiklerim olsada, üzgünüm ben – tozluyum -.’ Gidemem, bırakamam, sahnede olmamayı düşünemem! Ne teklif çıkarsa önüme, hangi engel tıkarsa da yolumu… -Tiyatromu ve beni kabul ediyorsanız – gelirim sizinle. Kalp gözüdür tiyatro bence! Ne görmek istersen, umudun her neyse, uzun zamandır mutsuzsan, bir sevgilin bile yoksa, gizlice ağlamak için bile hatta… Saçların ne renk, cebinde kaç para var, az evvel hangi şarkıda dalıp gitmiştin… Kalpte deprem gibidir tiyatro! İzlerken başka, oynarken daha da başka… Gözgöze, dizdize, elele, dudak dudağa gökyüzüne uçmaktır, nereye varacağını hiç düşünmeden hem de! Kendimi bildim bileli, en doğru ifadelerimi sahnede yakaladım. En derin kararlarımı, en berbat hislerimi sahneye çıkardım. Utanmadan gösterdim insanlara zaaflarımı. En yakın dostum öldü, sahnede ağladım. Aşık oldum, sahnede parladım. Düştüm, sahnede kurudu yaram. Sadece ben değil, hepimiz bu tozu yuttuk. Uğur beni itekliyor ,sıram gelmiş. Artık ben de sahneye çıkıyorum. Sonra ne mi oluyor? – 3. TÜRDEN YAKIN İLİŞKİLER BAŞLANGIÇ - Bu sezon perdesini sizler için açıyor… Gelin hep beraber olalım… Oyun çıkışı konuşuruz! NOT= Bize en kısa yoldan ulaşmak için, www.esekart.com DOĞA RUTKAY .

E.S.E.K bu sezon 3. Türden Yakın İlişkiler'in Başlangıcına Dönüyor !!!

bu gece yaşadığım mutluluğun tarifi yok... belki sahne üstünde olmayabilirim, belki teknik masada olmayabilirim, belki bir dekor ya da sahne tasarlayamam.. belki bir oyun yazıp yönetemem.. "denemeli miyim acaba? :)" ama tüm bunlara sahip olamasam da sahnede mış gibi yapmadan, doğal, kendi aralarında gülüp kopan ekibimi alkışlayabilir, kendimi onlarla sahnede hissedebilirim... hissediyorum... kim mi... bu ekip tabi ki E.S.E.K :) Uğur Uludağ,Yagmur Kasifoglu,Yosi Mizrahi,Hasan Hakan Bilgin,Dogukan Cantimur,Hicran Filiz Dursun, siz daha onlarla tanışmadınız mı? yoksa siz daha önce hiç bir E.S.E.K oyunu da mı izlemediniz, ekibimin yeni oyunu 3. Türden Yakın İlişkiler/Başlangıç onları tanımanız için gerçekten iyi bir fırsat.. Hani ekipçe diyorlar ya daha komiği varsa beraber gidelim.. Bence onları izleyince daha iyi'nin ne demek olduğunu daha iyi anlayacaksınız:)))
ne yaparsınız dostlar ben bir tiyatro delisiyim ve deliliğim sadece bana özel değil.. herkese olabildiğince ucundan kıyısından bulaştırmak.. bunu yaparken de kazandığım dostluklar, keyifli kulisler.. iliklerime kadar hissediyorum bu aşkı.. ve insan aşka gelince yazmadan duramıyor:) bu aşkta emeği olan herkese bir kez daha çok teşekkür ediyorum.. tiyatro aşkınaaaaaaa :))))) oyun tarihlerini takip için www.esekart.com oyun hakkında “daha komiği varsa, beraber gidelim !” yazan & yöneten : uğur uludağ dekor & kostüm : barış dinçel yapım : NN Kültür Sanat , Arena oynayanlar: barış ataş, demet şaşmaz, yosi mizrahi, doğa rutkay, hakan bilgin yağmur kaşifoğlu, funda pelin kurt, melisa doğu, uğur uludağ

Tüm Tiyatro Delilerine Sevgilerimle...!

işte yine dopdolu geçen bir tiyatro sezonu...

sizi bilmiyorum ama ben bu sezonda sahnede arkadaşlarımı, sevdiğim sanatçıları, yeni tanıyacağım oyuncular, ilk kez izleyeceğim oyunlar için çok heyecanlıyım..

amatör, özel, şehir, devlet..

her ne olursa olsun tiyatro hep olsun..

yeni sahneler, yeni heyecanlar, yeni oyunlar olsun..

sanat, şiir, edebiyat, müzik, sinema..

bu dünya başka nasıl daha çekilebilir hale gelir ki..
sanat olduğu sürece umut da hep var olacaktır..


gerek facebook, gerek mail listem, gerek twitter da hem günceli paylaşmaya çalışan bendeniz burda da kültür sanat adına gözüne takılanları, günceli paylaşmaya devam edeceğim..

bu blog konusunda çok acemiyim ve daha öğreneceğim çok şey var...

kendi çabalarımla küçük bir başlangıç yaptım, hiçbir iddiam olmadığını ayrıca eklemek isterim:)

sürçi lisan ettiysem affola..

sevgilerimle


son bir dipnot

tiyatro deliliğime katkı da bulunan, dostluğunu esirgemeyen tanıdığım tüm sanatçı dostlarıma..

tiyatro aşkınaaaaaa...


iyi ki varsınız, iyi ki tiyatro var..

bu deli sizi çok seviyor..

alkışınız bol olsun..

http://birtiyatrodelisi.blogspot.com/


https://twitter.com/tiyatrodelisi

Tiyatro Sahnelerinde Ne, Nerede, Ne Zaman Facebook Grup Sayfası

https://www.facebook.com/#!/groups/50768405027/